İnsan sürekli neden ölümü düşünür, zararları neler…

Sürekli ölümü düşünmek, ölüm korkusu veya tanatofobi olarak bilinen bir kaygı bozukluğunun belirtisi olabilir. Ölüm korkusu, kişinin kendi ölümüne dair aşırı ve kontrol edilemeyen korkular yaşamasıdır. Bu korku, günlük yaşamı olumsuz etkileyebilir ve kişinin sosyal, mesleki veya kişisel alanlarında sorunlara yol açabilir.

NEDENLERİ

Ölüm korkusunun nedenleri arasında, ölüme dair olumsuz deneyimler, ölümle ilgili bilinmeyenler, ölüm sonrası yaşam inancının olmaması, ölümü kabullenememe, ölümü yadsıma veya ölümü isteme gibi tutumlar sayılabilir.

Ölüm korkusu olan kişiler, ölümle ilgili düşüncelerden kaçınmaya çalışabilir, ölümü hatırlatan durumlardan uzak durabilir, ölümü konuşmaktan veya düşünmekten rahatsız olabilir, ölümle ilgili aşırı endişe, panik, stres, depresyon, huzursuzluk, uyku bozuklukları, fiziksel belirtiler gibi sorunlar yaşayabilirler.

ÖLÜM KORKUSU NASIL YENİLİR?

Ölüm korkusunu yenmek için, öncelikle bu korkunun kaynağını ve etkilerini anlamak gerekir. Ölüm korkusunun altında yatan nedenler, kişiden kişiye değişebilir. Bu nedenle, ölüm korkusu yaşayan kişilerin, profesyonel bir yardım alarak, korkularını tanımlamaları, anlamlandırmaları ve baş etme yolları geliştirmeleri önemlidir. Ölüm korkusu ile baş etmek için, aşağıdaki yöntemlerden bazıları faydalı olabilir.

Ölümü kabullenmek:

Ölüm, hayatın kaçınılmaz bir gerçeğidir ve bunu reddetmek veya yadsımak, korkuyu artırabilir. Ölümü kabullenmek, ölümün varlığını ve anlamını kabul etmek, ölümle ilgili duyguları ifade etmek, ölüm sonrası yaşam inancını güçlendirmek, ölümü yaşamın bir parçası olarak görmek anlamına gelir. Ölümü kabullenmek, ölüm korkusunu azaltabilir ve kişinin yaşam kalitesini artırabilir.

Anlam yaratmak:

Ölüm korkusu, kişinin kendi hayatının veya yaşamın anlamsız olduğu duygusuna yol açabilir. Bu duygu, kişinin yaşamdan zevk almasını, kendine güvenmesini, hedeflerine ulaşmasını engelleyebilir. Anlam yaratmak, kişinin kendi hayatına veya yaşama dair bir amaç, değer, tutku, ilgi bulmasıdır. Anlam yaratmak, kişinin ölüm korkusunu azaltabilir ve kişinin yaşamdan tatmin olmasını sağlayabilir.

Önceliklerde bir değişiklik:

Ölüm korkusu, kişinin yaşamını ertelemesine, önemli olan şeyleri gözden kaçırmasına, hayattan kopmasına neden olabilir. Önceliklerde bir değişiklik, kişinin yaşamını yeniden değerlendirmesi, önemli olan şeylere odaklanması, hayatını zenginleştirecek aktivitelere katılması, kendine ve başkalarına zaman ayırması, hayallerini gerçekleştirmesi anlamına gelir. Önceliklerde bir değişiklik, kişinin ölüm korkusunu azaltabilir ve kişinin yaşamını daha anlamlı ve mutlu kılabilir.

Otantik varlık:

Ölüm korkusu, kişinin kendini tanımasını, ifade etmesini, gerçekleşmesini engelleyebilir. Otantik varlık, kişinin kendini olduğu gibi kabul etmesi, kendine saygı duyması, kendini geliştirmesi, kendini gerçekleştirmesi, kendini başkalarına açması, kendini başkalarına karşı savunması anlamına gelir. Otantik varlık, kişinin ölüm korkusunu azaltabilir ve kişinin yaşamını daha doyurucu ve tatmin edici hale getirebilir.

Üretkenlik:

Ölüm korkusu, kişinin yaşamını pasif, monoton, sıkıcı, boş hale getirebilir. Üretkenlik, kişinin yaşamına aktif, renkli, eğlenceli, dolu bir şekil vermesidir. Üretkenlik, kişinin kendine, başkalarına, topluma, doğaya katkıda bulunması, yaratıcılığını ortaya koyması, yeni şeyler öğrenmesi, yeni deneyimler yaşaması, yeni ilişkiler kurması anlamına gelir. Üretkenlik, kişinin ölüm korkusunu azaltabilir ve kişinin yaşamını daha değerli ve güzel kılabilir.

Kabul:

Ölüm korkusu, kişinin yaşamını kontrol etmeye çalışmasına, yaşamın akışına uyum sağlayamamasına, yaşamın zorluklarına karşı direnmesine neden olabilir. Kabul, kişinin yaşamını olduğu gibi kabul etmesi, yaşamın akışına uyum sağlaması, yaşamın zorluklarına karşı esnek olması anlamına gelir. Kabul, kişinin ölüm korkusunu azaltabilir ve kişinin yaşamını daha huzurlu ve rahat hale getirebilir.

Bilişsel-davranışçı bir yaklaşım:

Ölüm korkusu, kişinin ölümle ilgili olumsuz, irrasyonel, abartılı düşünceler geliştirmesine, ölümle ilgili olumsuz, aşırı, zararlı davranışlar sergilemesine neden olabilir. Bilişsel-davranışçı bir yaklaşım, kişinin ölümle ilgili düşüncelerini ve davranışlarını değiştirmeyi amaçlayan bir psikoterapi yöntemidir. Bilişsel-davranışçı bir yaklaşım, kişinin ölümle ilgili düşüncelerini sorgulaması, gerçekçi, olumlu, sağlıklı düşünceler geliştirmesi, ölümle ilgili davranışlarını fark etmesi, uygun, yararlı, yapıcı davranışlar sergilemesi anlamına gelir. Bilişsel-davranışçı bir yaklaşım, kişinin ölüm korkusunu azaltabilir ve kişinin yaşamını daha iyi yönetmesini sağlayabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir